Tanrı Janus’un İki Yüzü

Sevde
3 min readMay 21, 2021

Maurice Duverger, kitabına Tanrı Janus’un İki Yüzü başlığı ile başlamaktadır. Tanrı Janus, bir Roma tanrısıdır. Bizi ilgilendiren niteliği ise iki yüzlü olup bir yüzünün kentten girenlere; diğer yüzünün ise kentten çıkanlara bakmasıdır.

Littré’nin 1870 yılında politika için söylediği “devletleri yönetme bilimi” tanımı ve 1962’de Robert’ın yaptığı “İnsan toplumlarını yönetme sanatı ve faaliyeti” tanımı arasında benzerlik ve farklılıktan yola çıkarak politikanın mukayeseli bir kavram olduğunu açıklamaktadır. Politika, bir “yönetme” dir. Yönetme niteliğini, kavramın merkezine konulmuş şekilde yapılan bu iki tanım arasında çeşitli farklar gözlemlenmektedir; devletleri yönetme bilimi olarak, devlet, toplumun üst birimi olmaktadır ve iktidarı ilgilendiren bir durumdur. İktidar ya da iktidarları ilgilendiren bu devletleri yönetme yolunda yapılan politika, hükümet birimlerini yönetmeyi ifade etmektedir. Diğer bir tanımda olan; insan toplumlarını yönetme sanat ve faaliyetlerinde ise devlet biriminin alt birimi olan toplumların yönetiminin bir sanat faaliyeti olmasından yola çıkar. Politika, insan toplumları ve bireyler arasında da gözlemlenebilen bir şeydir. Ancak bunun olması için iktidar ögesine de ihtiyaç duyulmaktadır. İktidar, bireyler arasında veya devlet birimleri arasında diğerlerinin meşruiyeti veya bunun dışında emri altına alması ve bir nevi onları çerçevelendirme yönergesinde görevli olmaktadır. Politikanın iktidar ögesine ihtiyaç duyması ve iktidar olmadan politikadan bahsedilemeyeceğini söyleyebiliriz. İktidar denildiğinde tabii ki aklımıza sadece kişi gelmemelidir. İdeoloji, kurumlar, hükümet yapısına bağlı olarak erklerden herhangi biri, kuvvetlerin arasındaki gevşek veya sıkı bağlara bakarak iktidarın tekil, çoğul veya çoğunlukçu bağlamda olup olmadığını inceleyebilmekteyiz.

Hükümetin sistematik yapısına göre iktidarı ve iktidarın yönetim anlayışını değiştiren toplumun tarihsel, dinsel, bağlı olduğu ideolojik yapıya göre izlediği politikayı inceleyebiliriz. Politika, topluma binaen insanları yönetme ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik değer dağılımı rolünü üstlenmektedir. Kimi zaman, politika çatışma aracı görülmekte ve kimi zaman da çatışmayı sonlandırma rolünde oynayabilmektedir. Politika denildiğinde David Easton “değerlerin otorite yolu ile dağılımı” tanımından bahsetmemek büyük eksiklik olur. Bunun dışında Maurice Duverger’in siyaset bilimini incelediği kitabında yer alan bakış açılarını inceleyeceğiz.

Devlet, toplumun bulunduğu yapısına, dini, etnik kökenine bakılarak şekillenmektedir. Devlet biriminde yer alan hükümet sistemi de bu yapıya uygun işlemektedir. Fakat bu durum her zaman böyle olmamaktadır. Devletin kurulumuna ilk şeklinde olduğu gibi bakılırsa eğer zamanın değişimine uğradığı faktörleri görmezden gelir ve doğru gözlemleme yapamayız. Unutulmaması gereken hükümet sistemlerinin toplumsal yapının aldığı şekle göre değişebileceğidir.

Politika, siyaset ve siyasa anlamlarına gelir. Siyaset anlamında politika hükümet sistemlerinde yer alan erklerin kullandığı otoritenin uygulanabilirliğidir. Siyasa anlamında otorite ise bu erklerin halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik izlediği çözümsel yollardır. Aynı zamanda Kamu politikası anlamına da gelmektedir. Kamu politikası, idarenin yürütme organları tarafından halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik veyahut herhangi bir çatışma sorunu ortaya çıktığında yürütülen plan ve program bütünlüğüdür.

Politika, özgür ortamın varlığında ortaya çıkmaktadır. Çünkü diktatör rejimlerde politika kötü olarak gösterilmektedir. Diktatöryal rejimlerde belli ideoloji veyahut belli çıkarlar etrafında şekillenen kurumsal faaliyetler, politikanın yani halkın çatışmasından ortaya çıkan ve bunların bir arada çözümlenmesi için gerekli çözümlerin sağlanmasını engeller. Bu nedenledir ki politika, özgür ve çatışmacı ortamlarda ortaya çıkabilmektedir. Çatışma olmazsa çözüm de olmamaktadır.

Politika çatışmanın başladığı yerde başlar ve fakat savaşın başladığı yerde ise biter. Bireylerin çıkarlarının çatışması durumunda en marjinal fayda sağlanabilmesinin yollarının araştırılması politika ile olurken bir uzlaşma aracı olarak kullanılmaktadır. Savaş durumunda ise politikanın rolü yoktur. Savaş, politikanın işe yaramadığında ortaya çıkan bir durumu ifade eder.

Politika Biliminin Bilimsellik Yolundaki Adımları

Politika biliminin, bilim olarak anılması epey meşakkatli bir süreç olmuştur. Çünkü deney ve gözleme dayanmamaktadır. Fakat sosyal bilimlerde deney olmasa da çeşitli gözlemlerle ve değerlendirmelerle olgular sistematize edilebilir. Bazı durumlarda belirgin sonuçlar elde edilebilir. Politikada çeşitli argümanlar sonucunda bazı olguların tekerrür halinde olduğunu net bir şekilde görebiliriz. Bu tekerrür olayların sebepleri de farklı ve bambaşka değildir. Ortak sebepler doğrultusunda aldığımız sonuç da aynı olmaktadır. Bu önümüze bir örüntü sunar. Dolayısıyla politikayı bilim olarak anmamız için ampirik araştırmalar ve gözlemler sonucunda sistematik hale getirebilir ve elimizde olmayan örüntüleri bu sistematik hale getirdiğimiz sonuçlardan yararlanabiliriz. Böylece önümüzdeki olaylarda elde olmayan formüllerle değil tekerrürden ibaret tarihten yararlanılarak sistematize haline getirilen gözlemlerimizle yeni bir izlem yaratılabilir. Her farklı olayda tarihten ve argümanlardan yararlanarak yeni bir denklem oluşturabilir durumları somut hale getirilebilir. Politikanın ve diğer sosyal bilimlerin bilim olduğunu belirten argümanlara dayanarak ve tarihsel gelişimde izini sürdüğümüz bilimlerin iki artı iki dört eder kadar net cevaplar almak bu araştırmalar ve gözlemlerle mümkündür. Bu araştırmalara dayanarak çeşitli prosedürler meydana getirilerek kontrol altında tutulabilir.

--

--

Sevde

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Yazar ve Editör